25 Ağustos 2014 Pazartesi

Bir Hastalık (ALS) Bir İnsan (Hadi Çaman)




ALS hastalığına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için milyonlarca insanın, başından aşağıya bir kova buzlu su döküp, bağışta bulunmasının istenilen farkındalığı yarattığını ve yeteri kadar dikkat çektiğini düşünüyorum. Dikkat çekmek çok kolay. Hele günümüzde, sosyal medyanın etkisi ve yardımıyla daha da kolay. Fakat bizim insanımız işine gelen şeylere/olaylara/kişilere karşı daha "dikkatli" olmayı tercih ediyor. Maddi yönden bir çıkarı olmamasına rağmen popülarite uğruna bunu yapmaktan çekinmiyor. Kırk yıl düşünsem, popülaritenin, paradan üstün geleceğine inanmazdım. "Popülerlik, ardından parayı da getirir" mantığının "sıradan" insan için geçerli olmadığı kanısındayım. Her neyse konu dağılıyor. Ben, meseleme geleyim... 

Toplanan bağış konusunda (verilerin yalancısıyım) geri kalmış olabiliriz fakat esas geri kalmışlığımız, çok değerli bir sanatçımızı bu hastalık yüzünden kaybettiğimizi hatırlamıyor ve gereken önemi vermiyor oluşumuz. Sanatçılar (!), toplumun ileri (!) gelenleridir. Seslerini daha çok insana ve mecraya duyurabilirler. Lâkin, bir önceki paragrafta bahsettiğim "işine gelme" durumu galiba sanatçılar için de geçerli. ALS hastalığına dikkat çekmek isteyen ve bunun için kayıt yapan hiçbir tiyatrocunun, (özellikle tiyatrocu diyorum çünkü Hadi Çaman "gerçek" bir tiyatrocu idi) samimiyetine inanmıyorum. Hadi Çaman'dan yola çıkılarak, onun hem adını duyurmak, hem daha çok bağış toplamak, hem bir "örnek" teşkil etmek (ki bence en önemlisi) hem de vefa borcunuzu yerine getirmek elinizde...


"Yeditepe Oyuncuları" adı altında yıllarca Hadi Çaman ile aynı sahneyi paylaşan başta Suna Keskin olmak üzere, tüm tiyatroculara sesleniyorum: Bu işin yaşla bir ilgisi yok. Sulu halleriniz ile rezil olmazsınız. Hadi Bey şu an hayatta olsa idi, eminim (hasta dahi olsa) dikkatlerin en büyüğünü çeker, farkındalıkların en büyüğünü yaratırdı. Suna Hanım bağış yapmış olabilir, ama benim derdim o değil. "Kayıt altına almak" önemli bir işlev. "Kalıcılık", aynı zamanda "farkındalık"
Hani nerede sosyal medyanın etkisi? Nerede Hadi Çaman adı? Nerede birleşme? Nerede vefa, dostluk, arkadaşlık? Nerede o dikkat ve farkındalık? Nerede bu camia, bu millet?

Hadi Bey, tiyatrosunun kapısının önünde köpeğiyle birlikte oturur, sokağı ve insanları seyrederdi. Annem, anneannem ve ben ara sıra uğrar hâlini, hatrını sorardık. Bizimle konuşurdu. Sadece sormakla kalmaz, oyunlarını da izlerdik. Ben her şeyi, her zaman lafta yürüten biri hiçbir zaman olmadım. Benim dikkat kaydımda "Hadi Çaman" adını geçirmem hiçbir işe yaramazdı. Ben kimim ki? Ama işte sanat ve sanatçı aşkı!  Yazmadan edemedim. Umarım bu yazı bazılarının başında "buzlu su/kova" etkisi yapar!! 


Hadi Çaman popüler biri olmadığı için, bu yazı da popülarite kazanmak için yazılmış bir yazı değildir, olamaz. Bunun aksini iddia eden, hem Hadi Bey'in anısına, hem de benim kişiliğime saygısızlık etmiş olur. 


Hadi Çaman bir oyunun sonunda, seyircisine şöyle demişti: "Beni yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ederim. Ben oynayamıyorum. Arkadaşlarım beni oynatıyorlar. Sizin alkışlarınız, beni şu hasta halimde bile oynatıyor." Oyun 3 perdeden oluşuyor ve her perde yarımşar saat sürüyordu. Ücreti ise sadece 10 TL idi. Şimdi oturun ve düşünün. Tiyatrocular düşünmek istemiyorsa, alkışlarıyla, onu yalnız bırakmayan seyircisi düşünsün. Ben düşündüm ve sonunda böyle bir yazı yazmaya karar verdim...

Hadi Çaman: http://tr.wikipedia.org/wiki/Hadi_%C3%87aman


Hadi Çaman'nın yine ALS'den vefat eden Sevinç Aktansel'e yazdığı teşekkür yazısı.


Fotoğraf: Cem Çetinok (Sevinç Aktansel'in oğlu)

DİĞER BLOGUM: http://egekucukkiper.blogspot.com


EGE KÜÇÜKKİPER