29 Ağustos 2015 Cumartesi

Bu Neyin İddiası? (İBBŞT - GSY)

Yazılacak şey çok, Allah sabır versin! (Hem size hem bana)

1) Repertuar Kısırlığı


Bir repertuar tiyatrosunun yelpazesi geniş olmalıdır. Hem klasik, hem çağdaş, hem yerli, hem de yabancı yazarlara bünyesinde yer vermelidir. Geçtiğimiz sezon (2014-15) oynadığınız oyunlar ortada. Özelden bakar isem, yani başa geldiğiniz andan itibaren başlayan yeni oyunları ele alır isem; 


2 Shakespeare karşıma çıkıyor: Bir Yaz Gecesi Rüyası, Kısasa Kısas. 

2 uyarlama müzikal komedi var: Cibali Karakolu, Şekerpare. 
1 uyarlama dram baş köşede: Ölü Ordunun Generali 
100. yıl dolayısıyla 1 özel oyun var: Çürük Temel. 
Ankara'dan getirilen (sürüklenen) 1 oyun mevcut: Kerbela. 
Biyografik bir eser duruyor: Lillian. 
2 genç kuşak yazarın oyunu repertuarda: Hayal-i Temsil, Komşum Hitler. 
3 yabancı oyun da bonus: Terzi, Sırça Hayvan Koleksiyonu, 12 Öfkeli Adam. 

Böyle bakıldığında "al sana çeşitlilik! Uyarlamadan, müzikale, yabancıdan, yerliye, genç kuşaktan, klasiğe her şey var" gibi gözükebilir. Lakin hiç de öyle değil. Neden mi?


13 oyunun 3'ü uyarlama. Şekerpare bir Türk filminden, Ölü Ordunun Generali bir romandan, Cibali Karakolu ise yabancılardan. Bu uyarlamalar çok mu lazım? Bu yıl Haldun Taner'in ve Aziz Nesin'in 100. doğum yılları yani tiyatromuz ile aynı yaşta olan iki değerli ismin. Bu iki isim aynı zamanda roman ve öykü yazarı. Yapsanıza uyarlama! PR'ınız mı düşer? Yoo ikisi de banko isim. Benim burada tartıştığım nokta sizin yaptığınız 3 uyarlamanın gerekliliği konusunda. Ne lüzum var bunlara? Türk edebiyatını ve yazınını seyirciyle buluşturun! Bakırköy Belediye Tiyatrosu bile Melih Cevdet Anday'ın 100. yılı diye Yarın Başka Koruda adlı oyununu sahneye taşıyor. Utanın! Bu kadar olanak içerisinde boşa kürek çekmenizi aklım almıyor. Oyunlar başlamadan, sesiniz tepemde şöyle yankılanıyor: "Ben Haldun Taner" Sen mi? Hadi oradan! 


3 oyunu ele aldım kaldı 10. Kerbela da gereksizler arasında. Hemen açıklayayım nedenini. Ankara'daki oyun sırf gişe yapıyor diye buraya getirilmez. Hadi getirildi diyelim, aynı rejisöre yönettirilmez. O zaman iş değişir. Oyun mu banko, rejisör mü? Ben cevabımı aldım. 


Lillian gereksizliğin tacını kimseye kaptıramaz. Bize ne kardeşim Lillian'ın hayatından? Neden bir yabancı yazarın hayatını anlatıyorsunuz ki bize? Bütün önemli Türk yazarlarını anlatırsınız da sonra sıra buna gelir, bu mantıklıdır. Yaşar Kemal'i anlatın Yaşar Kemal'i! 


2 yerli yazara (Ali Cüneyd Kılcıoğlu - Ahmet Sami Özbudak) yer vermişsiniz. Bu elbette çok güzel bir şey. Bu duruma bir itirazım yok. Sayı yükselsin yeter. 2 çok az! Çürük Temel özel bir oyun anladık! 100. yıl için yaptınız. 101. yıla devam edecek mi? Ya da 102ye, 103'e. Ediyorsa burada da bir problem var demektir. Bazı projeleri senelik düşünün ki anlamını yitirmesin. Engin Alkan yönetiyor değil mi? Pardon...


Ben böyle konuşurken 5 oyun daha yazmışım. Neyse devam edeyim. Terzi, Sırça Hayvan Koleksiyonu ve On İki Öfkeli Adam. Güzel seçilmiş 3 oyun. Hepsini severim. Bugün için çok şey söyleyen oyunlar. Böyle bir iddianız olduğunu bilmiyordum! Repertuarın genelinden bunu anlamak oldukça zor! Rejisörler bu üç oyunu öyle bir hale getirdiler ki, hepsinin anlamı başka yöne kaydı. İçi boşaldı. On İki Öfkeli Adam bugünün Kürt sorununa değinemedi. Değinmeli mi? Yoo, siz Amerikanvari takılın. Sırça Hayvan Koleksiyonu'nda eşcinsellik ortadan kaldırıldı. Kaldırılmamalı mıydı? Yoo, alt metinlerle uğraşmayın. Madem oyunların provalarına bakıp, onay veriyorsunuz, Kadın İstasyonu'nu kaldıracağınıza bunlara bir çözüm bulsaydınız!


Topu topu 5 tane yerli oyun var. 8'i yabancı. Maşallah! Bir Yaz Gecesi Rüyası prestijinizin arttığını düşündüğünüz bir oyun. Bir de Kısasa Kısas var. İkisi de Shakespeare. Neden biri parladı da diğeri sönük kaldı? Sizin gibi PR düşünen birine hiç yakıştıramadım. Neyi ne zaman oynatacağınızı bildiğinizi söylemeyin bana. İnanmam! Kurumun  kadrolu rejisörü yok mu da Zişan Uğurlu'yu çağırdınız? Bu ne demektir? Bir Yaz Gecesi Rüyası için de bu geçerli. Özünüzü kaybetmeyin! 


Bütün bunlara inanmadığım gibi repertuarın çeşitli olduğuna da inanmıyorum.Sebepleri yukarıda.    


2) Kurumun Vitrini


Şehir Tiyatrosu benim hafızamda son derece saygın bir kurumdu taa ki siz başa gelene kadar. Vitrin, vitrin olmaktan çıktı, camlar çizildi, kırıldı, yağlandı, hatta arasına film çekildi. Simsiyah bir görüntü oluştu. İçeriden bakan dışarıyı görebiliyor ama tersi söz konusu bile değil. İçeri girdiğimde gördüklerim daha karanlık! Neden mi? Onu da açıklayayım..


Bir arkadaşınız, söz verip, verdiği sözü tutmuyor ise belki ona ikinci kez inanırsınız. 2. şans misali. Yine aynı şeyi yapıyorsa olay bitmiştir. İstifa edeceğim dediniz mi? Evet. Ettiniz mi? Hayır. Bu birinci çarkı çevirme. Belediye ile bilmem ne işleri olmadı. Olacağına inanıyor musunuz? Keşke olsa. Keşke ben yanılsam ama mümkün değil. Levent Üzümcü gitti hala saçma sapan bir yığın açıklama yayınlıyorsunuz. Yanındaymışsınız! Yahu demek ki değilmişsiniz! 


Eleştiriye çok kapalısınız. Yanınızdakiler de öyle. Kazanın içine düşmüşsünüz, nereye gittiğiniz belli değil. Dışarıdan bir göz kazanın tepesinden size bakıyor. Yemeğin pişip pişmediğini o anlar, içindeki malzeme kendini bilmez, bilemez! Bırakın artık bu "Ağabey" söylemlerini! 


Yaptığınız şovlar, sahneye çıkıp ağlamalar, sarılmalar, ödülleri masaya dizip fotoğraf çektirmeler, bunlar hep kurumu itibarsızlaştıran şeyler. Şehir Tiyatrosu artık doluluk oranlarıyla, sizin söylemlerinizle anılıyor. Bireysel yani. Kurumsallık farklı bir şey. Bergüzar Koreller'in, Kenan İmirzalıoğlulları'nın adları geçiyor. Sonra kalk Afife ile Bedia'nın hayatını yap. Oldu! Zıtlığı anlatabilmem için bunu söylemem şart: Klas oldu kalas!


Muhsin Ertuğul'un adını şimdiye kadar hiç kimse bu kadar batırmadı! Yaptığınız hataların payını ona biçmeyin! Bırakın o hafızalardaki özel yerini korusun. Çerçeveyi duvardan çıkartıp başka bir duvara asarsanız olmaz! O çerçeve orada durmaz! Bırakın yerinde kalsın! Her şeyde ona sarılmayın. Sizden sonra tufan olmasın! Sonrası mı kaldı? Tufan çoktan çıktı! 


Ödüllerle işi götürmeyin! Hiç ödül almasanız ne olacak? Şehir Tiyatrosu'na adam mı gelmeyecek? Farkında mısınız? Kurum Aleksandre Popovski'nin aldığı ödüller ile gündeme geliyor. Mühim olan gündeme gelmesi mi? Yoo, en azında benim için öyle değil. Az ama öz konuşmak her zaman daha iyidir. O yabancı rejisör olmasaydı ne olacaktı? Tiyatro mu batacaktı? Tabii ki hayır. Bunu siz de biliyorsunuz. Kendinizi böyle lanse etmeyin! Varlığınızı neye borçlusunuz? Kurum kendini ne sayesinde idame ettiriyor? Bunları bilelim.


Doluluk oranına kafayı takıp, estetiği bir kenara ittiğiniz çok açık. Seyrettiğim oyunlar bana bunu söyletiyor. Pazar matinelerini geri alın. Böyle saçmalık olmaz! Bunun yaşlısı var, genç kızı var, çalışanı var. Seans azalt sonra doluluk arttı de. Tabii artacak aksi olabilir mi? Sansür olayı için özür dileyin artık! Kısmen kurtulabilirsiniz. Zihni Göktay, siz ve Nedret Denizhan yani bu işin sorumlulularından ben hala bir yanıt bekliyorum. Sakın sansür yok demeyin, kendinizi sansürlemiş olursunuz! Kendinize otokontrol uygulamayın. Sanatçılara uyguladığınız yeterli. 


Şimdi siz dersiniz ki, "işte senin gibiler böyle atıp tutuyor o yüzden bu haldeyiz." düze çıkmak bu kadar kolay ise tamam!


3) Atölye (adı her ne ise)


Atölye vardı ne oldu? Sezon kapandı eğitim bitti. O çocuklar ne oldu? Bir açıklama yok. Sözleşmeli olarak kadroya girdi mi? Bu eğitim ne için veriliyor? Hiçbir şey olmayacaksa neden atölye açıldı? Balon gibi şiş sonra patla! Atölye açmanızın amacını biliyorum. Darülbedayi eskiden öyleydi yine öyle olsun. O zamanki durum ile şimdiki bir mi? Bunu göremiyor musunuz gerçekten? Ayşenil Şamlıoğlu döneminde gelen hocalar vs. ne oldu? Ayrıca siz neden yabancı bir rejisör getirtmediniz? Popovski ile yola devam etmek de bir tercih ama alan geniş! O her şeye yetişemez. Ayrıca yetişmemeli! En değerli mirasımız o değil! Zaten Hayal Perdesi'ne gitti geçmiş olsun! El boş! Zişan Uğurlu ile Ayşe Emel Mesçi'yi tekrar çağırın, açığı kapatın.  


Sizin Devlet Tiyatrosu gibi turne derdiniz yok, geniş bir coğrafyaya da yayılmış değilsiniz. 7 sahne elinizden öper! Ona rağmen ne doğru dürüst bir oyun seçimi var ne de program açıklanıyor. Eylül'e giriyoruz, yayınlasanız da öğrensek! 

4) Kişisel


Sıkı takipte olan arkadaşlarınız var hepsini biliyorum. Dramaturji bölümüne benden selam söyleyin Ege Küçükkiper yine saygısızlık yapıyor deyin. Yeni sezon oyunlarınızı öğrendim. Caanım rolü Yiğit Sertdemir oynuyormuş. Oynasın, ben almayayım. Doğru, biraz da kurumu için çalışsın. Dışarıya iş yaptığı yeter! Perihan Savaş'a benden selam. Söyleyin azıcık tiyatroya uğrasın. Ben daha fazla geliyorum. Ne zaman televizyonu açsam ekranda. Benden bu kadar. Umarım bu sezon, bu kötü gidişata bir dur dersiniz! Bu arada unutmadan şunu da belirteyim, geçen gün vatandaşın biri "Güzellikler Evine 100. Yılında Mektup" diye bir yazı yazmış. Ne yaptınız Allah aşkına? "Sana daha iyi roller vereceğiz" mi dediniz? Çok yazı okudum ama öylesine övülen bir yazı okumadım. Pes! Siz giderseniz hiç üzülmeyeceğim. Meydan boşalıyor, tiyatro daha kötüye gidecek diye bir kaygı duymuyorum. Siz varken ne hacet! Benden de size bir HÖST!


Bu neyin iddiası? 

O yazı: 
http://www.teferruatdergi.com/#!yusuf6/ces1 
(TEFERRUAT!)


Ege KÜÇÜKKİPER