30 Aralık 2014 Salı

'Güncel'i İyi 'Okumak' Gerekir

Dün Memet Baydur'un "Yeşil Papağan Limited" adlı eserini okudum. Eseri okuduktan sonra bundan önceki okumalarımda yaptığım gibi, ilk olarak metni kendi kafamda tarttım ve aldığım notlardan birtakım çıkarımlar yaptım. Daha sonra Devlet Tiyatroları Digital Oyun Arşivi'nden, oyun hakkındaki broşürleri inceledim. İncelerken, dikkatimi çeken ve beni şimdiye kadar rahatsız eden bir konu üzerinde durulduğunu gördüm. Yazarın kendi ağzından aktardığı iki sayfalık kısmın fotoğrafını aşağıda paylaşmak istedim. Aslında benim bu yazıda değineceğim 'sorun' sadece ilk sayfayı kapsıyor fakat oyunun ortaya çıkış sürecini merak edenler için her iki sayfayı da yayınladım. (Yazımın devamı fotoğrafların altındadır. Öncelikle fotoğrafta yazanları okumanız daha iyi olacaktır)




Memet Baydur şöyle diyor: "Hayatı boyunca 'güncel' olanla dalga geçmiş ve 'güncel edebiyat' ile mesafesini korumaya çalışmış bir yazar olarak, memleketimiz yazınının bence en güzel örneklerine sığınıyordum." Yazarın bu cümlesinden yola çıkarak, 'güncel' ile ilgili bazı maddeler oluşturdum.

1) Güncel olanla dalga geçmek her yazarın yapabileceği ve anlayabileceği bir şey değildir. Öncelikle 'güncel' kelimesi neyi ifade ediyor bir bakmak gerekir. Yerli ya da yabancı genç oyun yazarlarında 'güncel'in sadece 'bugün'e has bir şey olarak algılandığını görüyorum. (Okuduğum metinler bana bunu gösteriyor) Güncel, yalnızca bugünü kapsamaz. İlerisi için bir kaynak oluşturur. Adımlar (replikler) geleceğe doğru giden yolu belirler. Günümüz itibariyle yazılan oyunlar, bundan 200 sene sonra sahnelendiklerinde, güncelliği merkez noktasında tutup, bugünü (sahnelendiği günü) yakalayabilmelidir. (Klasik eserler bunu yapıyor.) Mühim olan 'evrensel' olabilmektir.

2) Her şeyden önce dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Memet Baydur'un oyunu 'isim' olarak fazlasıyla güncel. Bunu, oyun isminin (Yeşil Papağan Limited) 'belirsizliğine', 'kimliksizliğine', 'kişilerden ve olaylardan bağımsızlığına' borçlu. Metin 1992 yılında yazılmış. Aradan geçen 22 yıllık süreç içerisinde eskimemiş, güncelliğini yitirmemiş. Yani o güne 'kilitli' kalmamış. 

Çünkü dönemin siyasilerinin adları gerçeği yansıtmamış, olaylardan tarihi akış içerisinde ve isim verilerek bahsedilmemiş. Bütün bunlara rağmen metni okurken, 'bakan' olan karakteri, yakın bir zamanda haklarında fezleke çıkarılan dört eski bakandan biri, bir başka karakteri ise yine çok yakın zamanda "faiz geri alımı" ile gündeme gelen kişi olarak yorumladım. Karakterleri günümüz ile bağdaşlaştırdığım için haliyle olayları da bu çerçevede yorumladım. Kısacası 22 sene öncesinin ışığı bugünü aydınlattı. Çünkü kilit her zaman 'açık'tı.

"Taksim Meydanı Müzikali" dediğimde ne düşünürsünüz? Ben, adı (ve dolayısıyla metni) adeta 'bugün' (aslında dün) içerisine sıkışmaya mahkûm olmuş, Yeşil Papağan Limited'in tersine her şeyi belli ve açık (!) olan, belki bundan yıllar sonra hatırlanmayacak bir olayın peşinden giden, dönemin siyasilerine takılı kalan bir oyun düşünürüm. İktidarlar gelip geçici fakat sanat/sanatçı kalıcıdır. Memet Baydur'un oyunu tam da bu 'kalıcılık' üzerine kurulu. Gökhan Erarslan'ın "Vakti Geldi" adlı oyununu da bu kalıcılığın içerisine dahil edebilirim. Oyundaki karakterlerin isimleri 'Bürokrat', 'İş Adamı', 'Profesör' ve 'Kadın'dır. Hangi Bürokrat?/İşAdamı?/Profesör?/Kadın? olduğu belirsizdir. Yani boşluğu siz doldurursunuz. 

3) "Güncel olan ile dalga geçmek" Memet Baydur'un metninde asla bir 'yergi' taşımıyor. Oyun kara komedi türünde ve bu türün gerekliliklerini yerine getiriyor. 'Laf sokmak' bir dalga geçme sanatı değildir. Dalga kimi zaman yükselir, kimi zaman alçalır. Bu da oyunun nasıl bir zekaya hitap ettiğini gösterir. Bazen seyirci yüksek dalgada boğulur bazen yazar. Boğulan yazar, artık dünde anılacak, gelecek için bir şey yapamayacaktır. Bazen de yazar 'dalgakıran' vazifesi görür. Sınırı aşmaya müsade etmez! (Her şeyin bir ölçüsü var)

4) "Güncel edebiyat ile mesafeli olmak" her zaman iyidir. Ben, bu cümledeki edebiyat sözcüğü yerine 'tiyatro'yu koyuyorum ve sahnelenen çoğu oyunun 'vitrin' olduğunu yineliyorum. Popüler kültürden beslenen bir sanat olmaz. Olmamalıdır. Hangi oyunun bu yolla sahnelendiğini, yazıldığını ve seçildiğini anlarım. Anladığım zaman da o oyun/yazar/yönetmen ile arama bir mesafe koyarım. Oyunu izlememekle, yazarın diğer eserlerini (varsa) okumamakla, yönetmeni takip etmemekle... 


Oyun Yazmak İsteyenlere Çağdaş Türk Yazar ve Oyun Önerileri

Güngör Dilmen (Canlı Maymun Lokantası), Orhan Asena (Korku), Oktay Arayıcı (Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi), Güner Sümer (Hüzzam), Haldun Taner (Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım), Turgut Özakman (Sarıpınar 1914), Turan Oflazoğlu (Kösem Sultan), Melih Cevdet Anday (Mikado'nun Çöpleri), Adalet Ağaoğlu (Kozalar).



Kaynak: DT Digital Arşivi / İDT "Yeşil Papağan Limited" Oyun Broşürü.

EGE KÜÇÜKKİPER



22 Aralık 2014 Pazartesi

Fincancı Katırları Zülf-i Yâre Dokunarak Toronto'dan Geçti


"Hey Zaptiye! Niçin kırbaçlıyorsun o zavallı 'orospu'yu? Onu kırbaçlamana neden olan şeyi, sen onunla yapmak için yanıp tutuşmuyor musun?" (W. Shakespeare - Kral Lear) 

3 aydır Toronto'dayım. 3 ay daha kalacağım. Giderken, tiyatrosuz bir sezon geçireceğim için üzgündüm. Daha sonra ortaya çıkan oyunlar, yönetim değişiklikleri ve en son Cibali Karakolu tartışmaları beni bu üzüntümden kurtardı. Fakat bu sefer başka üzüntülerim başladı. Erhan Yazıcıoğlu göreve geldikten sonra çeşitli gazetelere röportaj verirken dilinde hep şu cümle vardı: "Küstürdüğümüz seyirciyi geri getireceğiz." Erhan Bey'in doluluk oranı hesaplarına göre küsen seyirci geri gelmiş olmalı. Gelen gideni aratır derler. Siz, kaybettiğiniz 1 seyirciyi umursamayabilirsiniz (ne de olsa doluluk oranını etkilemez) ama ben kaybettiğim bir kurumu umursarım. Zaten bu yazı da umursadığımı gösteriyor. 

Yakınlarım (ailem, ailemin arkadaşları, arkadaşlarım, onların arkadaşları, sosyal medya aracılığı ile tanıştığım dostlarım) İBBŞT oyunlarına gidip gitmeme konusunda ağzımın içine bakıyorlar. "Gitme!" diyemiyorum. Bu benim 'kör' merhametimden kaynaklanıyor. Lâkin "Git!" dememin amacı da "değer" mantığından dolayı değil. Maksat tiyatro kazansın. Yani PR'ınızda olumlu anlamda katkım var. Sizin için çok önemli olduğundan belirtmek istedim. Bu belki beni dinlemenizi sağlar!

Zihni Göktay, fincancı katırlarını ürkütmeden, zülf-i yâre dokunmadan bazı şeyleri söylüyorum diyor fakat kurumun başındakiler bunun tam tersini yapıyor. Ben olsam oturur, fincancı katırları neden ürktü? diye düşünürüm. Sizi eleştirenlerin diline sivri diyor, onları düzeysiz, seviyesiz hatta kifayetsiz muhteris olarak adlandırıyorsunuz. Sizin yaptıklarınız ya da yapmayı düşündükleriniz onlara bu türden sıfatlarla hitap edilmesine neden oluyor. Yani sizin yaptıklarınız düzeysiz ve seviyesiz. Bir eleştirmenin dili, karşısındakine bağlıdır. İş kötüye doğru gidiyor ise dil sivrileşir. İyiye gidiyor ise (sizin tabirinizle) "törpülenir." Aslında dilin ölçüsünü sizler belirliyorsunuz. Karalamaya çalıştıklarınızı düzeysiz ve seviyesiz olarak nitelendirmeniz, hakarete karşı meyilinizi gösteriyor. Bu tutumunuz çok PR yapmaz...

Şunları belirtmek isterim ki teyzem, Erhan Yazıcıoğlu ve eşi ile ahbap. Yaklaşık 10 sene önce MSM'nde oyunculuk dersleri alırken de hocası Engin Alkan idi. Yani ben her iki ismi de son 10 yıldır yakından takip ediyorum. Bunu da daha önce hiç kimseye söylemedim. Fakat iş başka aşk başka. Demek istediğim kimseye torpil yok. Çünkü bu benim PR'ımı düşürür. Anlaşıyor muyuz? Dilinizi yakalamaya çalışıyorum...

Bir kurum neden eleştirilir? 

1) Hiç ya da çok uzun süredir oynanmamış oyunlar durur iken bir Türk filmini sahneye uyarlarsa eleştirilir. Yıllardır "Nora" (Bir Bebek Evi -Henrik Ibsen) oynansın diye söylemediğim şey kalmadı. Ama haklısınız müzikaller seyirci çeker. Emre Koyuncuoğlu'nun yönettiği Hedda Gabler'de (Henrik Ibsen) 1 sezon sonra repertuardan kalkar. Size tavsiyem "Şekerpare"nin yanına bir de Ibsen oyunu eklemenizdir. Günü kurtarma çabası içerisinde olduğunuz için bu yöntem eleştirileri bir nebze olsun hafifletecektir. (Ortak dili ancak bu şekilde yakalayabiliyorum)

2) Sadece doluluk oranını arttırsın diye aynı oyunu, aynı ayın 3 haftası oynatırsanız eleştirilir. (BKZ: OCAK AYI - ON İKİ ÖFKELİ ADAM) Diğer oyunlara haksızlık olmaz mı? Haksızlık yapmamak isterken haksızlığa ortak oluyorsunuz. Diğer oyunların rejisörleri ve oyuncuları (Engin Alkan hariç) eğer bu duruma tepkisiz kalıyorlar ise onlar da ortak oluyorlar demektir. 

3) Cibali Karakolu ile ilgili, oyuncusu farklı bir şey söyleyip, GSY farklı bir şey söylerse, bir de üstüne rejisörün ağzını bıçak açmazsa eleştirilir. Ben çok seslilikten yanayım, ama çok başlılık başka bir şey. Önerim, oyunu olduğu gibi bırakmanızdır. Yarın bir gün bir başka seyirci çıkıp, "oyun bu haliyle de çok uzun, en iyisi siz tek perdeye indirin" dese yapacak mısınız? Beni şaşırttınız demek ki 1 kişiyi önemsiyormuşsunuz. Bunu, yakın zamanda sahnede bir Ibsen oyunu göreceğim şeklinde yorumluyorum...

4) 100. Yıl özel gecesini seyirciye kapalı yaparsa eleştirilir. Adınız "şehir" tiyatrosu değil mi?  Şimdi yine önemseme konusunda çelişkiye düştüm. Beni bundan kurtarın. 

5) Yönetmeliğe karşı çıkanlar, aynı yönetmelikle idareci konumuna gelirse eleştirilir. İnandırıcılıktan yoksun kalmayı siz seçtiniz. Seçiminizin yanlış olduğunu söyleyenlere de kızıyorsunuz. Her seferinde ağzınıza tatlı niyetine bir şekerpare koyamam. Birazda üzerindeki bademi yemenizi tavsiye ederim. Acı dilinize iyi gelecektir.

6) Bir eleştirmen/seyirci, oyunu izlemeden evvel okuma amaçlı oyunun metnini talep ettiğinde, kurum metni vermiyorsa eleştirilir. Bu, kurumun eleştirmene/seyirciye saygısı olmadığını gösterir. O metne ulaşmak herkesin hakkıdır. (Civan Canova'yı örnek alın!)

7) "5 yeni sahne açacağım" dedikten sonra 1 sahne (Üsküdar Kerem Yılmazer) kapatırsa eleştirilir. Fakat Lefkoşa'dan gelen konuk tiyatrolara, kapatılan sahne tahsis edilirse eleştirinin dozu da artar.     

Boş yere istifa yaygarası koparmayacağım çünkü kimsenin etmeyeceğini biliyorum. Ayrıca bundan dolayı da bir kurum eleştirilebilir. İBBŞT'na artık çok daha farklı bir gözle bakacağım. Sizin de öyle bakmanızı salık veririm. Mesela Toronto artık öyle bakıyor ;)

Not: "Burada Laf Çok" adlı programı izledim. Program konukları: Erhan Yazıcıoğlu, Perihan Savaş, Engin Alkan ve Zihni Göktay idi. Programın adına yaraşır biçimde davrandınız. Konuşma üslubundan bile kimin daha ağırbaşlı olduğu anlaşılıyordu. İBBŞT eğer hâlâ saygın bir kurum ise GSY bunun farkında olmalıdır. Ayrıca Zihni Bey her programda aynı şeyleri söylediğinin bilincine varmalı ve seyirciyi usandırmamalıdır. 
 
EGE KÜÇÜKKİPER



12 Kasım 2014 Çarşamba

Bir Portre: 'El' - 'Eş' - 'Tir' - 'Men'

TEB (Türkiye Eleştirmenler Birliği) Başkanı, Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri Jüri Başkanı ve Lions Ödülleri Jüri Üyesi olan Üstün Akmen, (evet doğru okudunuz üç ayrı kurumda jüri) twitter'dan öğrendiğime göre dün (11.11.2014) Yol Tv'de "Bir Portre" adlı programa konuk olmuş. Programı bugün (12.11.2014) internetten bulup izledim. İzlerken de notlar aldım. Üstün Bey'i görmüşlüğüm vardı fakat sesini ilk defa programda duydum. DT'nun kapanmaması için yapılan Beyoğlu yürüyüşünde duymayı çok isteyip duyamamıştım. Kısmet bugüne imiş. Her neyse, Üstün Bey'in söylediklerini üzerime alındım ve düşüncelerimi dört ana başlıkta toplayarak, sizlere sundum.

1) EL

Bildiğiniz üzre "el" kelimesi, "yabancı" anlamına geliyor. Üstün Akmen, kısa bir süre önce, genç eleştirmenlere, yazdığınız yazıları yollayın çağrısı yaptı. Programda da destek verdiğini açıkça belirtti. Fakat daha sonra söylediği, "genç eleştirmenlerden çok bir şey beklemiyorum" cümlesi, önceki açıklamalarını çürüttü. Üstün Akmen'e göre ben yabancıyım. Oluş(turul)an "klan"ın içerisinde yer alamam. (Zaten almak istemem) Kendisine yapıldığı gibi, yazılarım bu işle meşgul kişiler tarafından derlenip toparlanarak, incelenemez. Yani "yaşayan bilir" lafı hikâye. Ben onun tabiri ile "sağda solda yazı yazan" biriyim. (Blogların, diğer mecralara göre daha çok okunduğunu bilse keşke) Bu nedenle eleştirmenin sadece "el"i olabilirim. Peki ya el verilse? Nasıl olur? 

2) EŞ

Üstün Akmen, gençlerden neden çok şey beklemediğini daha sonra detaylı olarak açıkladı. Nedenlerden biri gerekli okumaları yapmıyor oluşları imiş. Gerek oyun gerekse tiyatro üzerine sayısız kitap okudum. Hatta bir kısmının listesini de yaptım. O listede Üstün Akmen'in söylediği Shakespeare'de var, Commedia dell'Arte'de. Bir diğer neden, deneyim ve bilgi birikiminden yoksun oluşları imiş. Benimle çok güzel tiyatro sohbeti yapılır. Bilen bilir. Yelpazem geniştir. 1997'den beri de oyun izlerim. Hem de Allah'ın bana verdiği iki göze, gözlüklerimle iki göz daha ilave ederek. Hafızam çok kuvvetlidir. Arşivim de sağlamdır. Fakat bunların hiçbiri, Üstün Bey'in gözünde diğer eleştirmenlere "eş" olmayı sağlamaz. Sonra "eş jüri başkanı" falan olurum neme lazım. Peki ya eşlik edilse? Nasıl olur?

3) TİR

Üstün Bey'in görünümü (bana göre) sert. Yani kişide hemen yanına yaklaşılacak türden bir izlenim bırakmıyor. Karşısındakini tir tir titretiyor. Haliyle bu da araya bir mesafe koyuyor. Ben de böyle yazılar ile iletişim kuruyorum. Zaten daha fazlasına da izin ver(il)miyor! Üstün Akmen programın bir bölümünde mesleğinin üstatlarından dem vurdu. "Onların çoğu yazısında dekor, kostüm ve ışık hakkında bir şey yazmaz, reji ile oyunculuk çok çabuk geçilir, oyunun sadece beğenilip beğenilmemesi üzerinde durulur, neden beğenilip beğenilmediği anlatılmaz" diyerek bana daha fazla şey söyleme fırsatı doğurdu. Benim yazılarımda hepsi var. Ayrıca genç eleştirmenler arasında benden daha ayrıntılı yazanını bulun, ben bir de özür yazısı yazacağım. SÖZ! Peki ya gençler onlara verilen destekle, heyecandan tir tir titrese? Nasıl olur?   

4) MEN

Bu başlık, beni ve benim gibi düşünenleri, böyle negatif söylemler ile eleştirmenlikten "men ettirme"yi sitemliyor. Lâkin bu yazının da bir eleştiri olduğu unutulmamalı. Üstelik Üstün Bey'in "kötü oyunları yazmıyorlar" düşüncesini baz alarak ben de şunu söyleme hakkını kendimde buluyorum: "bir yazıdan iki oyun çıkarıyorlar", "kötüleri de iyi diye yutturuyorlar", "televizyonlarda mantık dışı doluluk olanları veriyorlar." Ya bunları ne yapacağız? Men edebilir miyiz? Peki ya "men" eki, "eleştir" ile birleştirilip bir anlam kazansa? Nasıl olur?    

Not: Üstün Akmen, kırıcı olmadığı sürece eleştirilmeyi sevdiğini de söyledi. Bu yazının kırıcı olduğunu düşünmüyorum. Fakat kendisi son derece kırıcı cümleler sarf ediyor. Bir de DT'nun 13 ilde sahnesi olduğunu sanıp (hepsinde oyun izlemiş) doğru sayının 21 olduğunu bilmiyor. Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nin içine (salon kısmı) fevkalade güzel demekle büyük bir hata yapıyor. Bu hatayı Toron Karacaoğlu'nun bir cümlesi düzeltse daha iyi olur: "Yahu adamlar seyircinin en güzel göreceği yere merdiven boşluğu yapmışlar. Neresi güzel?" Ahhh hep bir boşluk işte...

Üstün Bey, hükümetin 2023 hedef politikasından korkuyor ve beğenmiyormuş. Kendisinin eleştiri ve eleştirmen(ler) için ne gibi hedefleri var acaba? Ben, kendisini programda dinlediğim kadarıyla hedeflerini anladım. Fakat beğenmedim. Bu şekilde düşünen birisine ve onun başında bulunduğu bir kuruma yazılarımın tekini dahi gönder(e)mem. Hayatımda her zaman inandığım şeyleri yaptım. Bu zihniyete de inanmam mümkün değil. Kusura bakmayın...




EGE KÜÇÜKKİPER




8 Kasım 2014 Cumartesi

DT Edebi Kurul Toplantısı Fotoğraflarının Bana Anlattıkları



Nejat Birecik: Kendi koltuğumu bıraktım hocam, sizin yanınızda oraya oturmak ne haddime. Size yakın oturuyorum mesafeler olmasın diye. Hocam neden yemiyor sunuz? Hepsi sizin için hazırlandı.


  

Semih Sergen: Son zamanlarda DT hiç iyi gitmiyor. Şimdi de sen geldin. DT iyice şu önümde duran oralet gibi sarıya kaçtı. Şeker de kullanıyorum ama kâr etmiyor. Ne tat kaldı ne tuz!

Nejat Birecik (iç ses): Anlat sen anlat... Yaşına hürmet dinliyorum. Ben bütün sezon anlatacağım (bildiğimi okuyacağım) zaten.




Refik Erduran: "Ramiz ile Jülide"yi kaldırmadınız değil mi? Bu sezon da oynayacak. Başka hangi oyunlarım oynayacak söyle bakayım Jülide'mm.. DT benim oyunlarımı oynamak zorunda. Yoksa kapatırım! (Ve hemen ardından duyulan Erol Taş gülüşü)

Nejat Birecik (iç ses): Hahahahah hâlâ anlatıyor musun? 


NOT: Yazılanlar tamamen kişisel yorumumdur. O toplantıda bulunan hiçbir şahsın ağzından bu cümleler çıkmamıştır. (Öyle umuyorum)



Sadece "Şinasi" ve "Akün" sahneleri için algılamak yanlış olur. 



Manzara bu iken toplantı masasında gülebilenlere ve bıyık altından sırıtabilenlere selam olsun! 

Önerilerim

- Refik Erduran ve Semih Sergen gençlere yol vermeli.
- Semih Sergen'in ve Refik Erduran'ın yazdığı oyunlar repertuardan çıkartılmalı. 
- Semih Sergen masada duran gözlüğünü takmalı!
- Refik Erduran daha demli çay içmeli. 



NOT: Fotoğraflar DT facebook sayfasından alınmıştır.

Caps tadında günler dilerim...



EGE KÜÇÜKKİPER


16 Eylül 2014 Salı

Sarıpınar'dan (1914) Soma'ya (2014) Güntekin ve Özakman


Kısa bir süre önce Turgut Özakman'ın, Reşat Nuri Güntekin'in "Değirmen" adlı öyküsünden uyarladığı "Sarıpınar 1914" adlı oyunu okudum. Aklıma Mayıs ayında yaşadığımız Soma faciası geldi. Fakat sadece benim aklıma gelmesi yetmez düşüncesiyle böyle bir yazı kaleme almaya karar verdim. Fikirlerimi daha iyi aktarabilmek (ve oyunu bilmeyenleri aydınlatmak) için sanırım hikâyeyi özetlemem gerek...

1914 yılında Anadolu’daki Sarıpınar kasabasının kaymakamı ve diğer ileri gelenleri, bir bağ evinde eğlence düzenleyip dansöz oynatırlar. Bu eğlence sırasında sarhoş olup dansöz kız Naciye için birbirlerine girerler ve "zelzele" olduğunu sanırlar. Panikle merdivenlerden düşerek bir tarafını kıran kaymakam, sabah uyanıp, kendini sargılar içerisinde yatar vaziyette bulduğunda zelzele olduğuna iyice inanır. Halbuki ne zelzele olmuştur ne de bir tarafı kırılmıştır. 

Zelzele olduğu haberi bir telgrafla İstanbul’daki gazetelere ulaşınca gerçekten bir doğal afet olduğu zannedilir. Basının abartması ve halkın duygularını sömürmesi sonucu felaket bölgesi kabul edilen Sarıpınar’a yardım yağar. Osmanlı’yı kendi yanında Dünya Savaşı’na sokmak isteyen devletler bile işin içine karışıp yardım gönderirler. Kasaba yetkilileri gelen yardımları halka dağıtmaktansa, yemeyi tercih ederler. Çünkü zelzelenin olmadığını anlamışlar ve yardım parasını dağıtmanın kanuna "aykırı" olduğunu düşünmüşlerdir. Mutasarrıftan valiye kadar devletin değişik kademesindeki yetkililer de işin aslını fark etmişler ve başlarının derde girmemesi için yalanı örtmeye çalışmışlardır. 

Küçük yalanlar, gittikçe daha büyük yalanlar doğurur. Felaket bölgesini görmeye devletin en yüksek kademesindeki insanlar, hatta şehzade ve batılı gazeteciler gelir. İLK defa gördükleri Anadolu halkının sefaletini, zelzele sonucu oluşmuş zannettikleri için yalan ortaya çıkmaz. Böylece oyun "mutlu" (!) son ile biter.

Hikâye bu şekilde. Olay örgüsüne bakıldığı zaman iki şey ön plana çıkıyor. 1) Yıllardır gidilmeyen Anadolu ve onun durumu. 2) Olmamış bir afetin, değişen koşullar çerçevesinde olmuş gibi gösterilmesi. Basının tutumundan bahsetmiyorum bile. Hatırlatırım biz de bağışta bulunduk. Bence Sarıpınar 1914 BUGÜN için çok şey söylüyor. Bu söyleme, siyasilerin ve devletlerin aradan geçen 100 yıla rağmen değişmeyen tutumları olanak veriyor...

Birinci madde, Soma maden ocaklarının en son ne zaman denetlendiğine, Soma'ya ne gibi yatırımların yapıldığına (!) ve en son ne zaman gidildiğine bakılarak değerlendirilebilir. İkinci madde ise Soma'da zaten olmuş olan bir afetin (yine değişen koşullar çerçevesinde), olmamış gibi gösterilmesi, işin kara mizah yönünü ve acı tarafını ortaya dökebilir. Unutmayın Başbakan, 1500'lü yılların örneğini vermiş, durumu olağan kılmıştı...    

Tüm bunlar "göstermeci" oyun biçimi içerisine yerleştirilip, bugüne ayna tutabilir. Hikâye bunu söylüyor. Hatta bağırıyor. Özakman, "Resimli Osmanlı Tarihi" adlı oyunun da şöyle der: "Dün, bugünü yaratır, yarını da bugün." Çok doğru. Lâkin biz bugüne bakmadan "Yarının Oyunları"nı yapmakla meşgulüz. Üzgünüm ama bu böyle... 

Tiyatrolar haldır haldır oyun arayışı içindeler. Bazıları da yabancı öyküleri oyunlaştırıyor. Elimizde böyle bir oyun/öykü var iken ve güncelliğini hâlâ koruyor iken (ne yazık ki) İBBŞT, DT ve tüm ÖZEL tiyatrolar, dramaturglar, rejisörler ve oyuncular neyi bekliyor? Oyunun adı bile hazır "Soma 2014"

Demem o ki 1914'ün "zelzele"si, 2014'ün "maden ocağı/göçüğü" olabilir. Benim elimde imkân olsa bir dakika bile durmam. Oyunda şöyle bir cümle var: "Bu felaket, bizi birbirimize yakınlaştırır."  Birbirimize yakınlaşmak için bir olayı (mucizeyi) beklediğimiz muhakkak. "Kardeş" (!) olan bizler, kardeşliğin gereğini yerine getir(e)miyoruz. Umarım bu cümle yönetmenlere ışık olur da, iki olay birbirine yakınlaşıp, ortaya çıkan sonuç sahneye ve seyirciye geçer...


EGE KÜÇÜKKİPER

DİĞER BLOGUM: http://egekucukkiper.blogspot.com.tr

Kaynak: Vikipedi


14 Eylül 2014 Pazar

Okuduğum Oyunlar Listesi

YAZAR
ESER
W.SHAKESPEARE III. RİCHARD 
W.SHAKESPEARE ANTONİUS İLE KLEOPATRA
W.SHAKESPEARE ATİNALI TİMON
W.SHAKESPEARE BİR YAZ GECESİ RÜYASI*
W.SHAKESPEARE CORİOLANUS
W.SHAKESPEARE FIRTINA *
W.SHAKESPEARE HAMLET *
W.SHAKESPEARE HIRÇIN KIZ
W.SHAKESPEARE
W.SHAKESPEARE
JULİUS CEASER
KISASA KISAS*
W.SHAKESPEARE KRAL LEAR *
W.SHAKESPEARE MACBETH *
W.SHAKESPEARE ROMEO VE JULİET*
W.SHAKESPEARE ONİKİNCİ GECE*
W.SHAKESPEARE OTHELLO *
W.SHAKESPEARE VENEDİK TACİRİ *
W.SHAKESPEARE YANLIŞLIKLAR KOMEDYASI*
ANTON ÇEHOV MARTI
ANTON ÇEHOV ÜÇ KIZ KARDEŞ *
ANTON ÇEHOV VANYA DAYI *
ANTON ÇEHOV VİŞNE BAHÇESİ *
ANTON ÇEHOV AYI *
ANTON ÇEHOV BİR EVLENME TEKLİFİ *
ANTON ÇEHOV KUĞUNUN ŞARKISI *
ANTON ÇEHOV DÜĞÜN
ANTON ÇEHOV KUTLAMA
ANTON ÇEHOV TATYANA REPİNA
ANTON ÇEHOV SAYFİYEDE YAZ
ANTON ÇEHOV TÜTÜNÜN ZARARLARI
ANTON ÇEHOV DAĞ YOLUNDA
MOLİERE CİMRİ *
MOLİERE GEORGE DANDİN
MOLİERE HASTALIK HASTASI
MOLİERE KİBARLIK BUDALASI *
MOLİERE TARTUFFE *
GOGOL BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ *
GOGOL MÜFETTİŞ*
GOETHE FAUST
LORCA
LORCA
YERMA
BERNARDA ALBA'NIN EVİ *
LORCA KANLI DÜĞÜN
SOFOKLES ANTİGONE *
EURİPİDES
SAMUEL BECKETT
MEDEA
GODOT'YU BEKLERKEN
BERTOLT BRECHT İNCİL
BERTOLT BRECHT BAAL
BERTOLT BRECHT GECEDE TRAMPET SESLERİ
BERTOLT BRECHT DÜĞÜN
BERTOLT BRECHT DİLENCİ VEYA ÖLÜ KÖPEK
BERTOLT BRECHT ŞEYTAN KOVMA
BERTOLT BRECHT KARANLIKTA IŞIK
BERTOLT BRECHT BALIK AVI
BERTOLT BRECHT OVA
BERTOLT BRECHT KENTLERİN VAHŞİ ORMANINDA
BERTOLT BRECHT KRAL II.EDUAR'IN YAŞAMI
BERTOLT BRECHT ADAM ADAMDIR
BERTOLT BRECHT ÜÇ KURUŞLUK OPERA
BERTOLT BRECHT MAHAGONNY
BERTOLT BRECHT MAGAGONNY KENTİNİN YÜKSELİŞİ
BERTOLT BRECHT LİNDBERGHLERİN UÇUŞU
BERTOLT BRECHT BADEN BADEN
BERTOLT BRECHT EVET DİYEN, HAYIR DİYEN
BERTOLT BRECHT ÖNLEM
BERTOLT BRECHT MEZBAHALARIN KUTSAL JOHANNAS'I
BERTOLT BRECHT KURALDIŞI VE KURAL
BERTOLT BRECHT ANA
BERTOLT BRECHT SİVRİ KAFALILAR İLE YUVARLAK KAFALILAR
BERTOLT BRECHT KÜÇÜK BURJUVANIN 7 ÖLÜMCÜL GÜNAHI
BERTOLT BRECHT HORASYALILAR VE KURİASYALILAR
BERTOLT BRECHT CARRAR ANANIN SİLAHLARI
BERTOLT BRECHT III.REİCH'İN KORKU VE SEFALETİ
BERTOLT BRECHT GALİLE'NİN YAŞAMI
BERTOLT BRECHT DANSEN
BERTOLT BRECHT DEMİRİN FİYATI NEDİR?
BERTOLT BRECHT CESARET ANA VE ÇOCUKLARI
BERTOLT BRECHT LUKULLUKS'UN SORGULANMASI
BERTOLT BRECHT SEZUAN'IN İYİ İNSANI *
BERTOLT BRECHT PUNTİLLA AĞA İLE UŞAĞI MATTİ
BERTOLT BRECHT ARTURO Uİ'NİN TIRMANIŞI *
BERTOLT BRECHT SİMONE MACHARD'IN DÜŞLERİ
BERTOLT BRECHT SHWEYK
BERTOLT BRECHT MALFİ DÜŞESİ
BERTOLT BRECHT SOFOKLES'İN ANTİGONESİ
BERTOLT BRECHT KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ *
OKTAY ARAYICI NAFİLE DÜNYA
OKTAY ARAYICI BİR ÖLÜMÜN TOPLUMSAL ANATOMİSİ
OKTAY ARAYICI RUMUZ GONCAGÜL *
OKTAY ARAYICI TANİLLİ DOSYASI
GÜNER SÜMER
GÜNER SÜMER
YARIN CUMARTESİ
BOZUK DÜZEN
GÜNER SÜMER HÜZZAM *
GÜNGÖR DİLMEN CANLI MAYMUN LOKANTASI
GÜNGÖR DİLMEN KURBAN
GÜNGÖR DİLMEN BAĞDAT HATUN
GÜNGÖR DİLMEN AŞKIMIZ AKSARAY'IN EN BÜYÜK YANGINI *
GÜNGÖR DİLMEN MİDAS'IN KULAKLARI
GÜNGÖR DİLMEN MİDAS'IN ALTINLARI
GÜNGÖR DİLMEN MİDAS'IN KÖRDÜĞÜMÜ
ŞİNASİ ŞAİR EVLENMESİ
NAMIK KEMAL VATAN YAHUT SİLİSTRE
AHMET VEFİK PAŞA MERAKİ
TURGUT ÖZAKMANOCAK *
TURGUT ÖZAKMANPEMBE EVİN KADERİ
TURGUT ÖZAKMANKANAVİÇE
TURGUT ÖZAKMANPARAMPARÇA
TURGUT ÖZAKMANSARIPINAR 1914
TURGUT ÖZAKMANFEHİM PAŞA KONAĞI*
TURGUT ÖZAKMANRESİMLİ OSMANLI TARİHİ
TURGUT ÖZAKMANBİR ŞEHNAZ OYUN
DUŞAN KOVAÇEVİÇ
DUŞAN KOVAÇEVİÇ
KUNDURACI DOKTOR
İNTİHARIN GENEL PROVASI *
DUŞAN KOVAÇEVİÇPROFESYONEL *
EBRU NİHAN CELKANKİMSENİN ÖLMEDİĞİ..*
EBRU NİHAN CELKANNEREDE KALMIŞTIK?
HENRİK IBSEN
HENRİK İBSEN
HENRİK İBSEN
HENRİK İBSEN
HENRİK IBSEN
HORTLAKLAR
ROSMERLER
PEER GYNT
BRAND
CATİLİNA
HENRİK IBSEN
HENRİK IBSEN 
BİR HALK DÜŞMANI
YABAN ÖRDEĞİ
HENRİK IBSENNORA (BİR BEBEK EVİ)
HENRİK IBSENHEDDA GABLER *

HAROLD PİNTER
HAROLD PİNTER
HAROLD PİNTER
HAROLD PİNTER                 

KUTLAMA *
D.GÜNÜPARTİSİ*
EVE DÖNÜŞ
GİT-GEL DOLAP


ARTHUR MİLLER
ARTHUR MİLLER
ARTHUR MİLLER
HEPSİ OĞLUMD
KÖPRÜDEN GÖR.
CADI KAZANI*
ARTHUR MİLLER
ARTHUR MİLLER
SATICININ ÖLÜMÜ*
BEDEL
CARLO GOLDİNİİKİ EFENDİNİN UŞAĞI
CARLO GOLDİNİOTELCİ KADIN
ALBERT CAMUSCALİGULA
ORHAN ASENAHÜRREM SULTAN
ORHAN ASENAYA DEVLET BAŞA YA KUZGUN LEŞE
ORHAN ASENAKORKU
SADIK ŞENDİL     SADIK ŞEN         KANLI NİGAR *
7 KOCALI HÜRMÜZ *



HALDUN   TANER
HALDUN TANER
    EŞEĞİN GÖLGESİ
    SERSEM KOCANIN KURNAZ KARISI*
HALDUN TANER    GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARI*
HALDUN TANER
HALDUN TANER
    AYIŞIĞINDA ŞAMATA*
    KEŞANLI ALİ DESTANI*
TURAN OFLAZOĞLU 
TURAN OFLAZOĞLU
    GENÇ OSMAN
    KÖSEM SULTAN *
GÖKHAN ERARSLAN                   VAKTİ GELDİ*
GÖKHAN ERARSLAN                   PAŞA PAŞA TİYATRO*
A.CÜNEYD KILCIOĞLU               İKİNCİ DEREDEN İŞSİZLİK YANIĞI
A.CÜNEYD KILCIOĞLU               KOMŞUM HİTLER
ÖZGÜR TANIK                                 İSİMSİZ
PHİLİP RİDLEY                               KARA VANİLYA ORMANI*
DAVİD GREİG                                  UZAK ADALAR*
A.KADİR BOZKURT                       SİRKE TADINDA BÖĞÜRTLEN REÇELİ
EDWARD ALBEE                            KİM KORKAR HAİN KURTTAN *
PLİNİO MARCOS                            GECE O KADAR KİRLİYDİ Kİ İKİSİ DE...
FRİEDRİCH DÜRRENMANTT   YAŞLI BAYANIN ZİYARETİ
MELİH CEVDET ANDAY             MİKADO'NUN ÇÖPLERİ
MELİH CEVDET ANDAY             MÜFETTİŞLER*
MELİH CEVDET ANDAY             ÖLÜLER KONUŞMAK İSTER
MELİH CEVDET ANDAY             YILANLAR
MELİH CEVDET ANDAY             DİKKAT KÖPEK VAR
MELİH CEVDET ANDAY             YARIN BAŞKA KORUDA*
SLAWOMİR MROZEK                  AÇIK DENİZDE
SLAWOMİR MROZEK                  SIĞINTILAR
SLAWOMİR MROZEK                  POLİSLER*
TENESSEE WİLLİAMS                SIRÇA HAYVAN KOLEKSİYONU
TENESSEE WİLLİAMS                ARZU TRAMVAYI
ALEJANDRO CASONA                 AĞAÇLAR AYAKTA ÖLÜR
JEAN PAUL SARTRE                    GİZLİ OTURUM
WOLFGANG BORCHER              KAPILARIN DIŞINDA
MARTİN MACDONAGH              YASTIK ADAM
BERNARD SHAW                           KIRGINLAR EVİ
BERNARD SHAW                           PYGMALİON
BERNARD SHAW                           SEZAR İLE KLEOPATRA
BERNARD SHAW                           JAN DARK
ANTONİO DA LA PARRA             GÜNLÜK MÜSTEHCEN SIRLAR
ADALET AĞAOĞLU                       KOZALAR
JEFFREY HATCHER                     BİR PİCASSO LÜTFEN
STEFAN TSANEV                           SOKRATES'İN SON GECESİ *
PİRANDELLO                                  APTAL
PİRANDELLO                                  AĞZI ÇİÇEKLİ ADAM
PİRANDELLO                                  SİCİLYA TURUNÇLARI
HENRİ KEROUL                             CİBALİ KARAKOLU*
NAZIM HİKMET                             KAFATASI
NAZIM HİKMET                             BİR ÖLÜ EVİ
MEMET BAYDUR                           YEŞİL PAPAĞAN LİMİTED
OLDRICH DANEK                          SAVAŞ İKİNCİ PERDEDE ÇIKACAK
JEAN PAUL SARTRE                     SAYGILI YOSMA
JEAN GENET                                   BALKON
JEAN GENET                                   HİZMETÇİLER
BORİS VİAN                                     GENERALLERİN BEŞ ÇAYI
BORİS VİAN                                     İMPARATORLUK KURANLAR*
ÖZEN YULA                                      DÜNYANIN ORTASINDA BİR YER
ÖZEN YULA                                      AY TEDİRGİNLİĞİ
ÖZEN YULA                                      GAYRİ RESMİ HÜRREM
HAŞMET ZEYBEK                         DÜĞÜN YA DA DAVUL
SAM BOBRİCK                                BAŞ BELASI
GEORGE WALKER                        KARANLIK GÜÇLER ÜSTADI
BEHİÇ AK                                         AYRILIK
BERNARD MARİE KOLTES      ORMANLARDAN HEMEN ÖNCEKİ GECE*
EPHRAİM KİSHON                      TARLA KUŞUYDU JULİET *
NİCOLLAS BILLON                      BEYAZ FİL *
YAKUP ALMELEK                         UYANIŞ *
HEİNER MÜLLER                         HAMLET MAKİNESİ*
GEORG BÜCHNER                       LEONCE İLE LENA*
DEJAN DUKOVSKİ                       BARUT FIÇISI
DİNÇER SÜMER                            ESKİ FOTOĞRAFLAR
TRACY LETTS                                 KATİL JOE *
SERMET ÇAĞAN                           AYAK BACAK FABRİKASI
AUGUST STRİNDBERG              MATMAZEL JULİE
AUGUST STRİNDBERG              BABA
VASIF ÖNGÖREN                         ALMANYA DEFTERİ
JEZ BUTTERWORTH                   NEHİR*
EDWARD BOND                            ALT ODA
EDWARD BOND                            SANDALYE
EDWARD BOND                            HİÇBİR ŞEYİM YOK
ARİSTOPHANES                           EŞEKARILARI
ARİSTOPHANES                           KUŞLAR
ARİSTOPHANES                           KÖMÜRCÜLER
ARİSTOPHANES                           BARIŞ
ARİSTOPHANES                           LYSISTRATA*
GENCO ERKAL                              BİRTAKIM AZİZLİKLER
HÜLYA KARAKAŞ                         SHAKESPEARE'İN KERİMELERİ
CİVAN CANOVA                            DÜĞÜN ŞARKISI
ORHAN KEMAL                            TERSİNE DÜNYA*
GEORGE FARQUHAR                 KURNAZ AŞIKLAR*
GRÖNHOLM METODU              JORDİ GALCERAN*
AZİZ NESİN                                    HADİ ÖLDÜRSENE CANİKOM*
CHARLOTTE JONES                   HAVADA YÜZMEK*
GORKİ                                              AYAKTAKIMI ARASINDA*
KEREM KOBANBAY                    ÜÇ NOKTA*
MİCHAEL FRAYN                         OYUNUN OYUNU*
RAY COONEY                                 TOM,DİCK VE HARRY*

-----------------------------------------------------------------------

234 oyun, 88 yazar...

Bazı oyunların yanında bulunan (*) işareti, o oyunun aynı zamanda izlendiği anlamını taşır.

DİĞER BLOGUM: http://egekucukkiper.blogspot.com

SON GÜNCELLEME: 17.04.2016


EGE KÜÇÜKKİPER