4 Şubat 2015 Çarşamba

Ben, Engin Alkan ve Metamorfoz




Bu yazı, yukarıda paylaştığım, Engin Alkan'ın twitime verdiği bir cevaptan doğdu. Engin Bey'in bu twiti beni üzmekten ziyade (böyle bir amacı olmadığına eminim) sevindirdi. Kendisine dört teşekkürüm var. 

1) Beni akıllı bulduğu için teşekkür ederim.
2) Sanatı sevdiğimi anladığı için teşekkür ederim. Bunu anlayan "beni" anlamış demektir.
3) Beni ilgiyle takip ettiği için teşekkür ederim. (Beni twitter'da takipten çıksa dahi)
4) Hakkımda uzun uzun düşündüğü için teşekkür ederim.

Engin Bey, İBBŞT hakkında yazdıklarımdan ve Küskün Müzikal'i beğenmememden dolayı bana kızgın. (Bu benim yorumum) Alkan'ı yıllar öncesinden 'takip' ediyorum. Açık açık söylüyorum: "Tarla Kuşuydu Juliet"i, (İBBŞT) "İstanbul Efendisi"ni (İBBŞT) ve "Şark Dişçisi"ni (İBBŞT) beğenerek seyrettim. İlk iki oyunu ikişer kez izledim. "Vişne Bahçesi"nde (İBBŞT) umduğumu bulamadım. Yeditepe Üniversitesi öğrencilerine rejilediği "Vişne Bahçesi"nde mest oldum. "Küskün Müzikal"i ise hafızamdan atmaya çalışıyorum. "Çürük Temel"i (İBBŞT) ve "Huysuz"u (AYSA P.) İstanbul dışında bulunduğum için henüz yorumlama 'fırsatı' bulamadım. (Evet Engin Alkan'ı her zaman bir fırsat olarak gördüm) Nisan ayında göreceğim.  

Bahsi geçen bütün oyunlara gitme sebebim, rejisör ibaresinin karşısında Engin Alkan yazıyor oluşudur. Bunu, beni tanıyan herkese sorabilirsiniz. Engin Alkan benim için Ekim 2012'den itibaren yokuş aşağı inmeye başladı. Ben her yönetmeni dibe vurana kadar takip etmeye devam ederim. Dibe vuranlar oldu. Ben de onlarla vedalaştım. Geri dönmem çok zor. Şu an İBBŞT'nda oyunları var, içimden gitmek gelmiyor. "Şekerpare"ye gitmeye niyetim var. Yani önümde Engin Alkan fırsatları için 3 oyun var. 3'te 2 tutturursam ne âlâ...

Gelelim metamorfoza. Engin Bey'in bu cümleyi çeşitli anlamlarda söylemiş olabilir. Tek anlam çıkarmak yanlış olur. Tahminlerimi aşağıda sıraladım.

1) Önceki oyunlarımı beğendin, sonra beğenmemeye başladın.

Bu zayıf bir tahmin. Çünkü cümlede 'zehirli ortam' diye bir ifade var. Zehirli ortamdan kasıt twitter. Başkalarının beğenilerine göre, kendi beğenilerimi kesinlikle değiştirmem. Engin Bey'le aynı ortamda çok bulunduk ama hiç konuşmadık. Yani beğenilerimde bir torpil, beğenmeyişlerimde de bir garez yok. Ortamın zehirli oluşuna katılıyorum lakin ben ne zehri akıtanım ne de akan zehirde yıkanan...

2) İBBŞT'ye karşı daha ılımlı ve hoşgörülüydün, artık değilsin.

Bunun GSY 'değişimi' ile bir ilgisi var. Ayşenil Şamlıoğlu döneminde, onun yaptıkları nezdinde konuştum. Şimdi Erhan Yazıcıoğlu'nun yaptıklarını dikkate alarak konuşuyorum. Bir sonraki GSY için de çekinmeden konuşurum. Bu son derece doğaldır. Durumun, bu sefer Engin Alkan'ın da yönetimde olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bunun için üzgünüm. Elimden gelen bir şey olmaz....

3) Melih Anık'ın tarafına geçtin. Bu dönüşümü sana yakıştıramadım.

Ortada bir taraf yok. Siz twitlerinizde Melih Anık'ın adını geçirmek istemiyorsunuz (nereden biliyorsun o zaman onu kasettiğimi? diyebilirsiniz) ama tahmin edebiliyorum. Öncelikle Melih Ağabey'i, çok yakından tanıyor, Türk Tiyatrosu için düşüncelerini çok net biliyorum. Kendisiyle defalarca bir araya geldik. Evinde beni misafir bile etti. Oysa biraz evvel değindiğim gibi size çok yakınmışım gibi gözüksem de aslında sizi çok uzaktan tanıyorum. Estetik ve sanatsal düşüncelerinizi, siz açıkladığınız ölçüde biliyorum. Lakin yönetim katı sus pus. Haliyle düşüncelerim kısıtlı kalıyor. Torpil yapmıyorum. Ne sizin ne de Melih Ağabey'in torpile ihtiyacı var. Melih Ağabey ile düşüncelerimiz ortak. İnandığım, güvendiğim bir büyüğüm. 

Uzun lafın kısası, metamorfozu ben yaşamıyorum. Metamorfozun geri dönüşümü yoktur. Olmadığı için de sizin yaşamış olduğunuzu düşünmek istemiyorum. Bundan 5 sene evvel liseyi bitirdiğimde arkadaşlarım lise yıllığına şöyle yazmışlardı: "Yıl 2050 olacak ve sen hiç değişmeyeceksin." Değişime kapalı olmak belki kötü bir şey fakat değişimi negatif yönde geçirmek bence daha kötü. İstanbul'a geldiğimde yüz yüze görüşmeyi elbette isterim. Şimdilik hoşça kalın...

Not: MSM'nde eğitim verdiğiniz yıllarda, kilolu, Fenerbahçe fanatiği, prova aralarında maç izleyip, tezahürat yapan, o yıllarda 40 yaşlarında ve adı Gül Yıldırım olan bir öğrencinizi hatırlıyor musunuz? Kendisi teyzem. Dedim ya hem çok yakın hem de çok uzağız...  

Yazımı okuduktan sonra Engin Alkan aşağıdaki twitleri attı.




EGE KÜÇÜKKİPER



1 yorum: