16 Eylül 2014 Salı

Sarıpınar'dan (1914) Soma'ya (2014) Güntekin ve Özakman


Kısa bir süre önce Turgut Özakman'ın, Reşat Nuri Güntekin'in "Değirmen" adlı öyküsünden uyarladığı "Sarıpınar 1914" adlı oyunu okudum. Aklıma Mayıs ayında yaşadığımız Soma faciası geldi. Fakat sadece benim aklıma gelmesi yetmez düşüncesiyle böyle bir yazı kaleme almaya karar verdim. Fikirlerimi daha iyi aktarabilmek (ve oyunu bilmeyenleri aydınlatmak) için sanırım hikâyeyi özetlemem gerek...

1914 yılında Anadolu’daki Sarıpınar kasabasının kaymakamı ve diğer ileri gelenleri, bir bağ evinde eğlence düzenleyip dansöz oynatırlar. Bu eğlence sırasında sarhoş olup dansöz kız Naciye için birbirlerine girerler ve "zelzele" olduğunu sanırlar. Panikle merdivenlerden düşerek bir tarafını kıran kaymakam, sabah uyanıp, kendini sargılar içerisinde yatar vaziyette bulduğunda zelzele olduğuna iyice inanır. Halbuki ne zelzele olmuştur ne de bir tarafı kırılmıştır. 

Zelzele olduğu haberi bir telgrafla İstanbul’daki gazetelere ulaşınca gerçekten bir doğal afet olduğu zannedilir. Basının abartması ve halkın duygularını sömürmesi sonucu felaket bölgesi kabul edilen Sarıpınar’a yardım yağar. Osmanlı’yı kendi yanında Dünya Savaşı’na sokmak isteyen devletler bile işin içine karışıp yardım gönderirler. Kasaba yetkilileri gelen yardımları halka dağıtmaktansa, yemeyi tercih ederler. Çünkü zelzelenin olmadığını anlamışlar ve yardım parasını dağıtmanın kanuna "aykırı" olduğunu düşünmüşlerdir. Mutasarrıftan valiye kadar devletin değişik kademesindeki yetkililer de işin aslını fark etmişler ve başlarının derde girmemesi için yalanı örtmeye çalışmışlardır. 

Küçük yalanlar, gittikçe daha büyük yalanlar doğurur. Felaket bölgesini görmeye devletin en yüksek kademesindeki insanlar, hatta şehzade ve batılı gazeteciler gelir. İLK defa gördükleri Anadolu halkının sefaletini, zelzele sonucu oluşmuş zannettikleri için yalan ortaya çıkmaz. Böylece oyun "mutlu" (!) son ile biter.

Hikâye bu şekilde. Olay örgüsüne bakıldığı zaman iki şey ön plana çıkıyor. 1) Yıllardır gidilmeyen Anadolu ve onun durumu. 2) Olmamış bir afetin, değişen koşullar çerçevesinde olmuş gibi gösterilmesi. Basının tutumundan bahsetmiyorum bile. Hatırlatırım biz de bağışta bulunduk. Bence Sarıpınar 1914 BUGÜN için çok şey söylüyor. Bu söyleme, siyasilerin ve devletlerin aradan geçen 100 yıla rağmen değişmeyen tutumları olanak veriyor...

Birinci madde, Soma maden ocaklarının en son ne zaman denetlendiğine, Soma'ya ne gibi yatırımların yapıldığına (!) ve en son ne zaman gidildiğine bakılarak değerlendirilebilir. İkinci madde ise Soma'da zaten olmuş olan bir afetin (yine değişen koşullar çerçevesinde), olmamış gibi gösterilmesi, işin kara mizah yönünü ve acı tarafını ortaya dökebilir. Unutmayın Başbakan, 1500'lü yılların örneğini vermiş, durumu olağan kılmıştı...    

Tüm bunlar "göstermeci" oyun biçimi içerisine yerleştirilip, bugüne ayna tutabilir. Hikâye bunu söylüyor. Hatta bağırıyor. Özakman, "Resimli Osmanlı Tarihi" adlı oyunun da şöyle der: "Dün, bugünü yaratır, yarını da bugün." Çok doğru. Lâkin biz bugüne bakmadan "Yarının Oyunları"nı yapmakla meşgulüz. Üzgünüm ama bu böyle... 

Tiyatrolar haldır haldır oyun arayışı içindeler. Bazıları da yabancı öyküleri oyunlaştırıyor. Elimizde böyle bir oyun/öykü var iken ve güncelliğini hâlâ koruyor iken (ne yazık ki) İBBŞT, DT ve tüm ÖZEL tiyatrolar, dramaturglar, rejisörler ve oyuncular neyi bekliyor? Oyunun adı bile hazır "Soma 2014"

Demem o ki 1914'ün "zelzele"si, 2014'ün "maden ocağı/göçüğü" olabilir. Benim elimde imkân olsa bir dakika bile durmam. Oyunda şöyle bir cümle var: "Bu felaket, bizi birbirimize yakınlaştırır."  Birbirimize yakınlaşmak için bir olayı (mucizeyi) beklediğimiz muhakkak. "Kardeş" (!) olan bizler, kardeşliğin gereğini yerine getir(e)miyoruz. Umarım bu cümle yönetmenlere ışık olur da, iki olay birbirine yakınlaşıp, ortaya çıkan sonuç sahneye ve seyirciye geçer...


EGE KÜÇÜKKİPER

DİĞER BLOGUM: http://egekucukkiper.blogspot.com.tr

Kaynak: Vikipedi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder