10 Eylül 2014 Çarşamba

İBBŞT ile DT Hakkında Düşünce ve Önerilerim (2014-15 Sezonu)


Bu yazıyı yeni sezon öncesi yazmam şarttı. İBBŞT'nın ve DT'nun Ekim ayı oyun düzenlerini açıklamalarını bekledim ama bugün 10 Eylül olmasına rağmen ortalıkta hiçbir bilginin olmadığını gördüm. Eminim programlar hazırdır fakat web sitelerine eklenmemiştir. Her neyse. Ben, işlerim dolayısıyla bu yazıyı daha fazla bekletemezdim. Yazıyı yazmaktaki amacım, sosyal medyada bölük pörçük ilettiğim fikirlerimi düzenli bir mecrada toplamak ve tabii benim için hatalı ya da olmaması gereken bir takım yaptırımları eleştirerek sıralamak. 

A) İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları

1) Aynı yönetmen, aynı oyunu birçok kez, başka illerde (ya da aynı ilde) yönetmemeli. Ayşe Emel Mesçi, Ankara Devlet Tiyatrosu'nda rejisörlüğünü üstlendiği ve 5 yıldır kapalı gişe oynayan "Kerbela" adlı oyunu, İBBŞT için yönetecekmiş. Yönetsin. Tek derdimiz bu olsun. Ama benim tiyatro için başka dertlerim var. BENCE tiyatronun da kendi içinde bir yığın derdi var. 

Örnek çeşitlendirilebilir. Barış Erdenk için de aynı şeyi tavsiye ederim. Özellikle genç rejisörler, kendilerini geliştirmeliler. Tekrara düşmek kolay. Düşürmek ve düşürülmek daha kolay. Ayşe Emel Mesçi, 2005 yılında Bursa DT'nda "Bernarda Alba'nın Evi"ni yönetmişti. Bu yıl ise aynı oyunu Ankara DT'nda yönetti. Her iki oyunu da, (dekor, kostüm ve hatta afiş dahil) inceledim. Hemen hemen aynı. Ben "hemen hemen" diyorum. Siz anlayın.. Bahsi geçen oyun, farklı bir rejisöre yönettirilse nasıl olur? "Kerbela" için neden olmasın? Bunun cevabı Mazhar, Fuat, Özkan'da: "Ne yaptık ne ettikse olduramadııııkkk." Zincir kopuk, nasıl olsun ki? Birleşir mi? Bu zihniyetle zor. Çok zor...

2) Kıvanç Tatlıtuğ, Kenan İmirzalıoğlu, Bergüzar Korel gibi adları, "tiyatro" ve "sahne" gibi kavramların yanında görüyorum. Amaç popülarite yaratarak tüm koltukları doldurmak. Şimdi dolmuyor mu? Benim her gittiğim oyun full. Gitmediklerimi de takip ediyorum. Onların da bir farkı yok. Elimde, Şebnem Köstem, Levent Üzümcü, Erarslan Sağlam, Çağlar Çorumlu, Mert Turak, Cem Davran, Bennu Yıldırımlar, Serhat Kılıç, Kubilay Penbeklioğlu gibi isimler var ama ben dışarıdan oyuncu getiriyorum. O zaman onlar neden var? Tiyatro popüler kültürün pençesinden uzak bir sanattır ve BENCE öyle kalmalıdır. 

3) Emekli olan sanatçılar, kuruma geri dönüş yapacaklarmış. Yapsınlar. Lâkin bir sürü genç kuyruk olmuş beklerken, bu haktan reva mı? Cihan Ünal ve Sezai Altekin gibi sanatçılar elbette çok değerli. O değere nasıl ulaştıkları da belli. Gençler neden ulaşmasın? BENCE ulaştırılamıyor. 

Emekli olmuş sanatçıların, genç oyuncu ve seyirciler için artısı şudur: "Yaşım tutmadığı için sahnede izleyememiştim. İçimde ukte kalmıştı. Çok şükür izleyebildim." Evet bu çok güzel bir şey. Ben Cihan Ünal'ı, "6 Haftada 6 Dans Dersi" adlı oyunda izlemiştim. Tekrar izlemeyi de isterim. Fakat başka birinin açığını dolduracaksa istemem. Bırakın orayı genç bir pırlanta doldursun. 

Figüranlıktan, Genel Sanat Yönetmenliği'ne gelen, Erhan Yazıcıoğlu'na yeni görevinde başarılar dilerim. Umarım İBBŞT, "uçmak" yerine, temellerini sağlamlaştırıp, kökünü daha derinlere salar. Yoksa mazallah, lodosun ne yapacağı, tiyatroyu nereye savuracağı belli olmaz. 

EK: (Aşağıdaki kısım, İBBŞT'nın 1 Ekim 2014'de yaptığı basın toplantısından sonra eklenmiştir)

Geçen sezon kaldırılan Çarşamba matineleri (15.30) tekrar konulmuş. Çok sevindim. Matine izleyicisi farklıdır, özeldir. Fakat bu sefer de Pazar matineleri kaldırılmış. Daha doğrusu sadece çocuklara ayrılmış. Her zaman çocuk tiyatrosuna yeteri kadar önem verilmemesinden şikayet ederdim. Fakat bence bu bir önem değil. Çarşambayı koyduk diye Pazarı kaldırmak, izleyici sayısını da düşürmek demek. Hafta içi çalışan insanlar, sadece Cumartesi ile sınırlı kaldılar demek. Çalışmayanlar ise o güne iş çıkaramazlar demek. Yani bir sınırlama söz konusu. Düzeltilmesi gerekir... 

Bazı sahneler de (Kağıthane, Üsküdar Kerem Yılmazer, Gaziosmanpaşa ve Ümraniye) Çarşamba temsillerinin (matine-suare) üzerine tamamen çizik atılmış. Harbiye, Fatih Üsküdar (Müsahipzade) ve Kadıköy sahneleri için bir sıkıntı yok. Onlar "seçilmiş" sahneler. Ortak olan nokta: Cumartesiye hiç dokunulmamış. Galiba bir parmak bal çalınmış...

4 tane "Açıkhava Tiyatrosu" fikri elbette çok güzel ama bana pek mümkün değil gibi geldi. Helikopterle gezilip, yer bakılacakmış. Çok büyük bir proje. En sona bırakılmalı. İBBŞT'nın olmadığı semtlere sahne açılarak işe başlanmalı. Üsküdar Kerem Yılmazer sahnesi, "atölye" haline getirilecekmiş. (Bir yandan temsiller devam edecekse) Ne güzel olur...

Aleksandre Popovski adı beni heyecanlandırdı. "Tehlikeli İlişkiler" müthişti. Yeni oyununu merakla bekliyorum..

B) Devlet Tiyatroları

1) Ocak ayında "Moliere Haftası" düzenlenecekmiş. Düzenlesin. Klasik eserler çok mühim. Ya yerli yazarlarımız? 2015 yılı, Haldun Taner Usta'nın 100. Doğum yılı. Devlet Tiyatrosu'na, "Haldun Taner Haftası" yapmak yakışmaz mı? Yazarın birçok eserini aynı hafta içerisinde izleyip, o yazarı tanıma imkânı BENCE seyirciye verilmeli. Verilmiyorsa, seyirci bunu talep etmeli. Görüyorum ki benimle aynı fikirde olan kimse yok. Yok mu?  

Çok ilginç bir noktayı sizlerle paylaşmama müsade edin. Hiçbir kurumun Ekim programı belli değil (en azından web sitede) ama Ocak ayında ne olacağı belli. Gerçekten çok ilginç. Her zaman ileriyi gören bir tiyatro isterdim. Yanlış anlaşılmışım..

2) Neşet Ertaş geliyormuş. Yani oyun olarak. İBBŞT için kaleme aldığım popülarizmin bir başka boyutu. Çok gerekli görmedim. Şu düşünce benim için çok önemlidir: "Olmasa ne kaybederim?" Yanıtım "hiçbir şey" ise, olmasın. Yanlış anlamayın ama her vefat edene bir oyun yapılacaksa, BENCE kapatıp gidelim. Yıllardır sahnelenmeyi bekleyen birçok oyun var. Öncelik onların olmalı. Dramaturglar!

3) Ankara Devlet Tiyatrosu, Kasım ayında (Kasım bile belli. Ne çektin be Ekim) "Tek Kişilik Oyunlar Haftası" yapacakmış. Yapsın. Bayılırım tek kişilik oyunlara. Bülent Emin Yarar, İDT'nun oyunu "Hamlet" ile katılacakmış. Her ilden 1 oyun gidecekse, BENCE bu sefer öncelik Defne Yalnız'ın oynadığı "Nice Yıllara" olmalı. Bu sefer diyorum çünkü B.E. Yarar, bu yıl "Shakespeare Haftası" ile zaten gitti. Evet izlemeyenler olabilir. Talep yoğundu. (Demek ki seyirci bazı şeyleri talep etmesini biliyor!) O hafta ben de Ankara'da idim. Peki diğer oyunu gören var mı? Yok. Tek kişilik mi? Evet. O zaman? 

4) Özellikle Ankara ve İzmir gibi iller birçok hafta, birçok festival düzenlerken, İstanbul'un hangi âlemde olduğunu düşünüyorum. Neden bu kadar geriyiz? Hiç mi örnek almıyoruz? Oyuncu seçmesi peşinde koşmayı benim aklım almıyor. Kadrolu oyuncu yok mu? Aslında bütün bunların cevabını biliyorum. Bildiğim için de Ankara'ya oyun izlemeye gidiyorum. Mecbur muyum? Sen yap ve beni ayağına getirt! Yaka paça da olsa getirt! 

C) Önerilerim

1) Aynı oyun, sürekli aynı sahnede oynamamalı. (Oyun teknik özellikleri dolayısıyla bir sahneye uyumludur ve hep orada oynar. Bunu anlarım) Ben Şişli'den kalkıp Üsküdar'a gitmek zorunda değilim.

2) Aylık programlar daha erken açıklanmalı. Bilet satışları daha erken başlamalı. (Özellikle DT)

3) Senelerce oynayan oyunlar (çok talep olsa dahi) bir süre sonra kaldırılmalı. Mesela 2 sezon? Çünkü sürekli yeni oyun başlıyor ve her oyun eşit derecede oynayamıyor.

Kaldırılmalı: Şark Dişçisi, İstanbul Efendisi, Kabare, Michelangelo, Çehov Makinesi, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Toros Canavarı, İstanbul Hatırası, Profesyonel, İntiharın Genel Provası, Buluşma Yeri, Dar Ayakkabı ile Yaşamak, Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye, Ben Sinema Artisti Olmak İstiyorum, Yüzleşme, Perşembenin Hanımları, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi.

EK: (Aşağıdaki kısım, İBBŞT'nın 1 Ekim 2014'de yaptığı basın toplantısından sonra eklenmiştir)

Yukarıda kaldırılması gereken oyunları yazmıştım. 13 tanesi (kırmızı olanlar) İBBŞT oyunu idi. Bu 14 oyundan 10 tanesi kaldırılmış. Bence doğru seçim. Fakat toplamda kaldırılan oyun sayısı 16.  "Kes ve Kaç", "Yuvaya Dönmek-Babam İçin" sezonun sonuna yetişen ve 10-15 gösterim yapan oyunlar. Devam etmelerini arzu ederdim. "Kösem Sultan" başladığı günden bu yana ilgi görmedi. Ankara'daki ayakta alkışlanıyor ve bu sezon da devam edecek (Onu da izledim) Arada fark var ise, kötü olan kalkmalı diye düşünüyorum. Seyirci ve yönetim, oyuna 1 sezon hak tanıdı...

"Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım", geçen sezonun en çok izlenen oyunu olmuş. 2015 Haldun Taner'in 100. Doğum yılı. Hem ilgiden hem de bu münasebetten dolayı bu sezon da devam etmeliydi. 

"Ateşli Sabır" uzun süredir oynamıyordu. Erhan Bey, Ragıp Yavuz'un sesini duymuş ve oyunu tekrar repertuara almış. Çok da iyi etmiş. Seyirci kaçırmamalı. "Cibali Karakolu" bu yılın yeni oyunlarından. Başrolde Zihni Göktay var. Konusu itibariyle güncel. "Oniki Öfkeli Adam" için de aynı şeyi söyleyebilirim. Aliye Uzunatağan'ı uzun bir aradan sonra izlemek isteyenler için ise "Lillian" kaçırılmaz bir fırsat. 

4) Broşürler zamanında basılmalı. Prömiyere yetiştirilmeli. Ayrıca DT, oyun broşürlerini ücretsiz yapmalı. 2 TL neyin nesi? Ben protesto amaçlı almıyorum.  

5) Kuleler ve billboardlar, oyun afişleriyle donatılmalı. Reklamın en güzel yolu. 

6) Yerli yazarların hikayeleri oyunlaştırılmalı. Ben sadece "Meraklısı İçin Öyle Bir Hikaye"yi (Sait Faik) biliyorum. Çoğaltılmalı. Neden "Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu" (Haldun Taner) ya da "Mürebbiye" (Hüseyin Rahmi Gürpınar) yerine "Dolores Claiborne" (Stephen King), olsun ki?   

D) Teşekkür

Erhan Yazıcıoğlu'na "Meydan Sahnesi" FİKRİ için teşekkür ederim. Umarım hayata geçer.

EK: (Aşağıdaki kısım, İBBŞT'nın 1 Ekim 2014'de yaptığı basın toplantısından sonra eklenmiştir)

Teşekkürümü geri almak zorundayım. Çünkü meydan sahnesi için düşünülen yer Fatih Reşat Nuri sahnesiymiş. Bir sahne yerine başka bir sahne kazanç değil. Üstelik daha masraflı... 


DİĞER BLOGUM: http://egekucukkiper.blogspot.com


EGE KÜÇÜKKİPER


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder